
Normalde #kitap etiketi altında okuduğum kitaplar üzerine yazı yazmayı planlıyordum. Ancak şu an, fiziken sahip olmayı en çok istediğim ilk 5‘e rahatça sokabileceğim bir kitap üzerine de birkaç şey yazmamın uygunsuz olmayacağı kanısına vardım.
Kitabımız Codex Seraphiniaus. 1981 yılında yayınlanan Codex Seraphiniaus İtalyan sanatçı, mimar ve endüstriyel tasarımcı Luigi Serafani tarafından 30 ayda (1976–1978) yaratılmış hayali bir dünyanın ansiklopedisidir. Kitap ortalama 360 sayfadır ve kurmaca bir dilde, şifrelenmiş bir alfabede yazılmıştır. El yazması bu ansiklopedik kitapta çok sayıda elle çizilip kuru boya ile renklendirilmiş, garip ve olağanüstü flora, fauna, anatomi, moda ve yiyecek resimleri bulunur.
Kitabın yazıldığı dil üzerine araştırmalar olmasına rağmen tam bir netlik hala kazanılmamıştır. Yazar yazdığı yazıyı asla açıklamamış ve incelenmesine de tamamıyla karşıdır. Bununla birlikte, sayfaların numaralandırılması için kullanılan sayı sistemi Allan C. Wechsler ve Bulgar dilbilimci Ivan Derzhanski tarafından kırılmıştır (bağımsız olarak). Bu sistem, 21’lik sayı sisteminin bir varyasyonudur. Yazar insanların kitaba baktığında, okuma yazma bilmeyen çocukların yetişkin kitabı kurcaladığındaki hissi yakalamalarını istediğini söylemiştir. Kitap her konuya yer veren bir ansiklopedi şeklinde yazılmış olmasına rağmen açıkça görünen 2 bölümden oluşur. İlk bölüm çiçek, bitki, hayvan gibi doğaya ait konular içerirken ikinci bölüm mimari, moda, endüstri gibi daha çok beşeri ilimleri içerir.
Bazı açılardan hayvanlara bazı açılardan bitkilere benzeyen birleşmiş canlılar bulunmaktadır çizimlerde.

Bazen ise dünyamızda bulunan canlıların birbirlerine dönüşümüne yer verilir.

Bazen de eşyalarımızın direkt olarak doğadan geldiğini gözlemlediğimiz çizimler bulunur.

İlgimi fazlasıyla çeken şey ise yeryüzünde var olan benzer canlıların çeşitli görünümlerinin ayrıntılı açıklamalarıdır. Sadece canlıların değil toplulukların, arazilerin, makinelerin ayrıntılı açıklamaları bulunur kitap içerisinde.

Sanki bu kitabın içerisinde yer alan her şey dünyamızda gerçekten mevcutmuş ve insanların güvenliği için onları bizden saklıyorlarmış hissine kapılıyorum. Belki de sadece olmasını istiyorum. Kitapta bulunan şeyler gerçekte bulunan nesne ve canlılar ile ilişkilendirildiğinden asla saçmalık diyerek bir kenara atamıyorsunuz. Çünkü belli bir yere kadar kitapta gördüklerinizi gerçek hayatta gördükleriniz ile kıyaslıyorsunuz ve birçok ortak nokta buluyorsunuz. Sonrasında fizik kurallarını biraz gevşeterek bunlarda var olabilir diye düşünmeye başlıyorsunuz.

Bu kitabı ne zaman görsem aklıma “Hunter x Hunter” animesi gelir. Sonrasında dünya düşündüğümüzden daha fazlası olsaydı düşüncesi. Yani gezegenimizin merkezine gidilmiş veya bildiğimiz dünya haritası gerçek dünyanın sadece küçücük bir parçası olsaydı, bizim bildiğimiz dünyanın ötesine geçiş olsa ve orada insanlar kitaptaki canlılar ile birlikte yaşasaydı bundan haberimiz olur muydu? Lütfen bana direkt olarak düz dünyacı damgası vurmayın. Sadece bu kitap beni hayallerin ve düşüncelerin içine düşürüyor. Bizim doğal olarak kabul ettiğimiz hayvanlar, bitkiler, böcekler, aletler aslında kitapta gördüklerimizden hiçte farklı değil.

Bu kitapta değil de bir belgesel kanalında izleseydik ne ilginç hayvanlar var diyerek geçeceğimiz kadar normal farklılıklar. Hayvanları, bitkileri ve eşyaları hayata gözlerimizi açtığımız ilk günden beri gördüğümüz ve sahip olduğumuz için aslında onların ne kadar ilgi çekici şeyler olduğunu anlamıyor ve günlük hayat rutinimize devam ediyoruz.

Tabi ki çok ilginç ve olanaksız teknolojilere de sahip kitap. Gerçeklikle alakası olmadığını bildiğimiz bir sürü ilginç, komik, ve korkutucu görsellere sahip.

Kitabı elime alıp sayfalarını çevirdikçe yazılanları anlayamasam da başka bir dünyayı tanımaya çalışıyormuşum gibi hissedeceğimden eminim. Bir gün ne yazdığı anlaşılır mı veya kendi açıklar mı bilemiyorum. Hatta gerçekten belli bir kurala göre mi yoksa tamamen yazıları kafadan mı attı şimdilik bilmiyoruz. Bu bilinmezlik bile benim için kitabın değerini arttırmaktadır. Kitabı elime alarak sayfaların hangi konular üzerine, nelere vurgu yaptığını, neler anlatmak istediğini tahmin etmek istiyorum.

O gezegendeki yerleri inceleyerek ne şartlarda yaşadıklarını, neden bu bölgeleri tercih ettiklerini merak ediyorum.

Yaşayan toplulukların olduğu bölümde bizden çok da farklı olmadıklarını görüyoruz. Geçmişte uygarlığımızın gelişmediği dönemlerde yaşamış olabilecek toplumlar gibi geliyor bana. Aslında bu bir tarih kitabı bile olabilir. Bizim bulunduğumuz veya başka bir gezegenin tarihçesi.
Düşünüyorum da kitap okurken herkes kendi hayatı ve görüşlerine göre yargılar bir kitabı. Ne yazdığını anlamıyor olmamıza rağmen herkesin kendine göre yorumlayacağı ve sonuçlara varacağı bir kitap. Yani aslında okuduğumuz ve yazarın anlatmak istediklerini anlamaya çalıştığımız bir Dostoevsky veya Halide Edib Adıvar gibi yazarların yazdığı kitaplardan çokta farklı değil. Yazarın düşünceleri var, anlatmak istedikleri var ve okuyucunun kendine göre çıkarımları var. Maalesef bu bir ansiklopedi, roman, masal veya tarih kitabı mı olduğunu bilmiyoruz. Dediğim gibi birimiz için masal birimiz için bir ansiklopedi olabilir. Bu bizim çıkarımlarımıza ve düşüncelerimize bağlı. Ama ne olursa olsun hayatının önemli bir bölümünü ayırarak bu kitabı yazan yazarımız dünyamıza ilham verici bir eser bırakmış bulunmaktadır. Kitapta bulunan görseller dünyamıza uzakta olsa bir çok sanatçı, mühendis veya birçok insana ilham kaynağı olacaktır.
İnternette kitap üzerine bir saçmalık ve deli zırvası olduğuna dair yazılar bulunmakta. Maalesef bunları tamamen reddedemiyorum. Ancak şu an kullandığımız teknolojiyi düşünürsek bundan 20 yıl öncesi için tam bir çılgınlık olacaktır. Olmayan bir şey üretmek ve geleceğe üretim yapmak isteyenler, normal insanların tükettiklerine artı olarak biraz deli zırvası şeylerde tüketmelidir bence.
“If I had asked people what they wanted, they would have said faster horses.” (Eğer insanlara ne istediklerini sorsaydım, daha hızlı at derlerdi.)
Henry Ford

0 yorum